- Januar 9, 2024
- Veröffentlicht durch: admin
- Kategorien:
MÖLLN’DE CİĞERİMİZ YANDI
Ne acıdır ki, Mağdur yakınlarında vede Türk kamuoyunda derin ve acı izler bırakan, unutulmaz zannedilen bazı olayların canlılığı, etkisini koruduğu ilk yılların ardından, etkisini yavaş yavaş yitiriyor ve unutulmaya başlanıyor.
23 Kasım 1992 günü Mölln´de, ırkçı Alman gençlerin kundakladığı Arslan Ailesi´nin oturduğu Mühlenstr. 9 numaradaki evde Bahide Arslan (51), Ayşe Yılmaz (14) ile Yeliz Arslan (10) adlı masum vatandaşlarımız yaşamlarını yitirdiler.
Mölln´de, Solingen´de, baska Sehirler‘de yakılarak ve NSU davasında öldürülen insanlara veya farklı şekilde ırkçı saldırılara sahne olmuş mekanlara sahip çıkmak, hunharca ve yakarak öldüren canileri kınamak, sadece o yörelerde oturanların ve tüzel kişilerin ödevi, sorumluluğu olmamalıdır.
On yıl içinde 8´i Türk, 1´i Yunan vatandaşı ile 1 Alman polis memurunun öldürüldüğü ve büyük bir muammaya dönüşen, kurbanların yakınlarının dahi katil zanlısı yapıldığı cinayetlerin Alman Irkçı Yeraltı Örgütü (NSU) tarafından işlendiği, son olarak Alman Polisin öldürülmesinden sonra öğrenilmiş olması, Almanya´da ırkçı hareketin nerelere ulaştığını ve de canilerin devlet eliyle korunduğu oldukça dehşet vericidir.
Kendine insanım diyebilen herkesin, yerli ve yabancının, ulusu ve siyasi görüşü ne olursa olsun, deri rengi beyaz, siyah, kızıl ve sarı olanın, velhasıl herkesin ırkçılığa karşı tepkisi, demokrasiyi ve barışı korumak için de sorumluluğu ve ödevi olmalıdır.
Mölln, Solingen, Ludwigshafen veya NSU Magdurlarının olaylarının yıl dönümlerindeki anma günlerine Ankara´daki Devlet ve Hükümet görevlilerin, değişik siyasi parti temsilcilerinin, köşe yazarlarımızın basin mensuplarının da gelmeleri, yoğun katılımları ile bizlere sahip çıktıklarını göstermeleri gerekmez mi?
Söyleyiniz lütfen! Almanya da, bizlerin can alıcı sorunlarımıza, buralarda öldürülen Türkler için candan ilgi göstermelerini beklemek, hakkımız değil midir?
Mölln´ de, Solingen´de, Lübeck´de, Ludwigshafen´de ve de NSU cinayetleri, adlarını sıralamakta zorlandığım olaylar ile yerleşim alanlarında yakılarak 50´nin üzerinde kıyılan canlarımız nasıl da çabuk unutulabiliyor.
Dün oralarda geçen acımasız olayların bir benzerinin, yarın sevdiğimiz bir kapı komşumuzun veya kendimizin başına gelmeyeceğinin garantisini bize kim verebilir?
“Vatandaşlarımızın ve sivil toplum kuruluşlarının bu anma etkinliğine katılması, acı olayın unutulmadığını göstermek ve bu faciaya neden olan ırkçı zihniyetin kınanması hususundaki kararlılığın gösterilmesi açısından önem taşımaktadır”
Bunu, kendime sürekli olarak sormuşumdur. Onlarca yıldır bu törenlere gelip katılanlar mı bıktı? Yoksa, insanların gelmeleri istenmedi mi? Belki ikisi de olabilir. Ama bazı olaylarda olduğu gibi, burada da birilerinin öncü ve motor rolü oynaması gerekmez miydi?
şehirlerimizde kendilerine toz kondurtmayan demokratlarımız, herkesden fazla Müslüman geçinenlerimiz, Türk adı ile anılan pek çok derneğimiz, dükkanlarımız, iş adamlarımız, sayısız camilerimiz ve de federasyonlarımız var. Nerede Bunlar?
Münih Türk Konseyi